CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İNSANLIK DRAMINA DİKKAT ÇEKTİ

5.256

Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) Rektörlüğü tarafından düzenlenen ‘Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi’ başlıklı uluslararası konferansta konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aylan bebek başta olmak üzere; Ege’de yaşanan insanı dramlarını hiçbirimiz unutmadık, unutmayız. Büyük hayallerle çıktıkları yolculuklarında azgın dalgalara meydan okuyan bu mazlumların botlarının nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz” diye konuştu. DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar ise sığınmacıların ve mültecilerin sorunlarının sadece bir ülkenin değil; uluslararası toplumun sorunu olduğunu söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörlüğü tarafından düzenlenen ‘Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi’ başlıklı uluslararası konferans, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın katılımıyla DEÜ Sabancı Kültür Sarayı’nda başladı. Üç gün boyunca devam edecek bilimsel etkinlikte, başta göç olgusu olmak üzere sığınmacıların, mültecilerin ve yasal koruma altında bulunanların sorunları ele alınacak; bunlara ilişkin çözüm önerileri yurt içi ve yurt dışından gelen bilim insanları tarafından tartışılacak.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Son Başbakan ve İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Kasapoğlu, milletvekilleri, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, bürokratlar, DEÜ Mensupları ve bilim insanlarının katıldığı programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan insanlık dramına dikkat çekti.

Konuşmasında; her yıl milyonlarca insanın savaşlar, iç çatışmalar, istikrarsızlık, kıtlık, terör ve yoksulluk gibi nedenlerle evlerini terk etmek zorunda kaldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya genelinde göçmenlerin sayısı 272 milyona, yerlerinden edilen kişilerin sayısı 80 milyona ve mültecilerin sayısı ise 26 milyona yaklaşmıştır. Yani dünya nüfusunun yüzde 3’ü göçmen olarak hayatını sürdürmektedir. Bu insan hareketliliğinde, zaman zaman içimizi acıtan pek çok manzarayla karşılaşıyoruz. Zulümden, baskıdan, açlıktan kaçarak güvenli bir gelecek kurmak ümidiyle çıkılan yolculuklar, kimi zaman felaket ile neticeleniyor. Geride bıraktığımız dönemde; çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30 bine yakın göçmen Akdeniz’de hayatını kaybetti. Sahra Çölü’nün kızgın kumları, binlerce umut yolcusunun mezarı oldu. Aylan bebek başta olmak üzere Ege’de yaşanan insani dramları hiçbirimiz unutmadık, unutamayız. Büyük hayallerle çıktıkları yolculuklarında azgın dalgalara meydan okuyan bu mazlumların botlarının nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz. İnsanlık, sadece Akdeniz’de değil; Ege’de ve Meriç’te sınıfta kalmıştır. Göçmenlerin güvenli yaşam hayalleri, kendilerini ölüme itenler tarafından Ege’nin sularına gömülmüştür” dedi.

MÜLTECİLERE SIRT DÖNDÜLER

2020 yılında Ege’de 9 bine yakın ‘geri itme’ vakasının yaşandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Göç konusunda Batılı devletler sürekli şikâyet etse de; bu meselede asıl yükü taşıyan gelişmekte olan ülkelerdir. Dünyadaki mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ine zengin devletler değil; imkânları çok daha kısıtlı olan ülkeler ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi, reklam malzemesi olarak kullananlar doğrudan insan hayatıyla ilgili bu kriz karşısında sorumluluk üstlenmiyorlar. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre; 2020 yılında, dünyada 3. ülkelere yerleştirilmeyi bekleyen 1 milyon 440 bin mülteciden sadece 39 bin 500’ü 25 Batı ülkesine yerleştirilebilmiştir. Halbuki Türkiye, sayıları 4 milyonu bulan sığınmacıya tek başına ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’ye sınırlarını açmak konusunda tavsiye verenler, bu süreçte sınırlarını kapatmış; mültecilere sırtını dönmüştür. Hatta Yunanistan sınırında Yunan güvenlik güçleri tarafından açıkça zulmedildi. Utanç verici sahneler yaşadık” diye konuştu.

EKMEĞİMİZİ PAYLAŞTIK

Suriye’deki çatışmalar başladığından bu yana Türkiye’nin tarihi sorumluluğu içinde milyonlarca muhacire ev sahipliği yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maddi imkânları bizden kat be kat fazla olan ülkeler, mültecileri toplama kamplarına mahkûm ederken; biz bu insanlarla ekmeğimizi paylaştık” ifadesinde bulundu. Kobani’de yaşanan gelişmelerle ilgili dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın kendisini telefonla aradığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Obama, görevdeyken bir gece beni arayarak; Kobani’deki Kürtlerin zor durumda olduğunu ve bu konuda özellikle kapılarımızı açmak noktasında bizden destek istediklerini söyledi. Ben de dedim ki ‘Şu anda bunlar nasıl olacak? Kendisinin bana verdiği cevap şu oldu: ‘Bu insanlar şu anda ölümle karşı karşıya.’ ‘Peki ne yapacaksınız?’ dedim. Aldığım cevap şu oldu: ‘Biz gerekirse uçaklarla buraya her türlü mühimmatı indireceğiz.’ Biz bu operasyona katılamayacağımızı söyledik çünkü o operasyonun ötesini görüyorduk. O operasyonun ötesinde ciddi bir savaş söz konusu idi. Nitekim öyle oldu. O olayla birlikte on binlerce Kürt kardeşimiz, o operasyonda öldü. Biz buna rağmen kapılarımızı açtık. Şu anda onbirlerce Kobanili Kürt hala bizim ülkemizde. Biz onlara kapımızı kapamadık” dedi.

ADIM ATMAKTAN ÇEKİNMEYİZ

Suriye’nin kuzeyindeki güvenli ortam iyileştikçe Türkiye’deki Suriyelilerin güvenli ve gönüllü olarak ülkelerine geri dönüşlerinin hızlandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörden temizlediğimiz bölgede, şimdiye kadar ülkemizden sadece 420 bin sığınmacı geri döndü. Suriye’deki siyasi çözüm çabalarında mesafe kat edildikçe; istikrar ve huzur ortamı tekrar güçlendikçe bu geri dönüşler daha da artacaktır. Suriye’deki istikrarsızlıktan beslenen bölücü terör örgütünün özellikle son günlerde güvenli bölgelere yönelik terör eylemlerini artırdığını görüyoruz. PKK/YPG’nin kalleş saldırıları sebebiyle bir ay içinde onlarca masum sivil ve çocuk hayatını kaybetti. Teröristlerin ülkemizde tesis edilen güven ve huzur ortamını bozmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Nasıl ki daha önce kimseye bakmadan terör yuvalarını imha ettiysek, saldırıların devam etmesi halinde diğer bölgelere yönelik de gereken adımları atmaktan çekinmeyiz” diye konuştu.

ETKİNLİKTEN DOLAYI KUTLADI

Bilimsel etkinliğin mültecilerin statüsü hakkındaki Cenevre Sözleşmesi’nin 70. Yılında düzenlenmesinin programa ayrı bir önem kattığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Konferansın başarılı geçmesini özellikle temenni ediyorum. Göç alanında seçkin isimleri bir araya getiren Dokuz Eylül Üniversitemizin Sayın Rektörünü ve üniversite senatosunu da tebrik ediyorum.”

YAŞAM MÜCADELESİ VERİYORLAR

Açılış töreninde konuşan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar ise son 10 yılda özellikle Ortadoğu coğrafyasında yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, “Adına ister düzensiz göçmen isterseniz sığınmacı ya da koruma altında olanlar deyin; hukuki statüsü ne olursa olsun milyonlarca insan, farklı ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor. Bu insanların birçoğunu da ne yazık ki kadınlar, çocuklar ve yaşlılar oluşturuyor. Arap Baharı olarak tanımlanan süreçte, reform talebinin sokak gösterilerine yansımasıyla başlayan eylemlerin kısa sürede iç savaşa dönüştüğüne şahit olduk. Libya’dan Mısır’a Tunus’tan Suriye’ye kadar birçok ülkede ortaya çıkan karışıklık, insanlığın gördüğü en acı göç dalgalarının yaşanmasına neden oldu. Ülkemiz, 2011 yılında başlayan göç dalgasında kararlı ve isabetli adımlar atarak; açık kapı politikası izledi. Kamplar kurdu, güvenli bölgeler oluşturdu, koruyucu tedbirler aldı” diye konuştu.

ULUSLARARASI TOPLUM İNİSİYATİF ALMALI

Göç sorununun çözümünde uluslararası camianın daha fazla inisiyatif alması gerektiğine işaret eden Rektör Hotar, “Bilim dünyası olarak uluslararası toplumdan ortak çözümler bulmasını ve duyarlı davranmasını bekliyoruz. Sığınmacıların veya mültecilerin sorunları sadece bir ülkenin değil uluslararası toplumun bir sorunu olduğunu düşünüyoruz. Gittiği ülkeye dilini, dinini, yaşayışını ve kültürünü götüren insanların uyum sürecinde desteklenmesi gerektiğini öngörüyoruz. Ülkemiz bu konuda başarılı adımlar attı ve geçici koruma altındaki sığınmacılara insani yardımlarını yaptı. Umudumuz bu gayretin desteklenmesi; insan hak ve hürriyetlerinin küresel ölçekte korunmasıdır” dedi.

BİRÇOK İLKİ BAŞARDIK

Konuşmasında DEÜ Rektörlüğü olarak, 2.5 yıllık görev süreleri boyunca üniversite mensupları ile birlikte birçok ilki hayata geçirdiklerini de kaydeden Rektör Hotar, “İzmir’in ilk Veteriner Fakültesini Kiraz’da açtık; Aliağa’da Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesi’nin temelini attık. Diş Hekimliği Fakültemizin resmi kuruluşunu gerçekleştirdik; Hemşirelik Fakültemizde Simülasyon Laboratuvarı’nı kurduk. Türkiye’nin ilk Translasyonel Onkoloji Anabilim Dalı ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni açtık. Tınaztepe’de Yarı Olimpik Yüzme havuzunun temelini attık; Seferihisar’daki spor kompleksimizin inşaatına başladık. Mavi Mirası, su yüzüne çıkarmak için Sualtı Kültür Mirası ve Denizcilik Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurduk. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günü etkinliklerini hiçbir zaman unutmadık; şehitlerimizi andık, gazilerimize ve aziz milletimize şükranlarımızı sunduk. Bizlerin gururu, ülkemizin ilk Bayrakbilim ve Türk Bayrakları Müzesi’ni açtık. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde dalgalanan Cumhurbaşkanlığı Forsu’nu müzemize bağışlayan kıymetli Cumhurbaşkanımıza da bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.

HEDİYE TAKDİM ETTİ

DEÜ Devlet Konservatuvarı Orkestrası ve Korosu’nun birbirinden özel üç eseri çalıp seslendirdiği açılış töreninde, ‘Göç ve Suriye-Bir Kronoloji’ isimli film gösterimi yapıldı. Törenin sonunda Rektör Hotar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Eski Çini Onarımları Anasanat Dalı Öğr. Üy. Doç. Vedat Kacar’ın ‘16.yy Türk Çini Sanatının Etkileriyle Günümüze Yansıtılan Geleneksel Çizgide Çağdaş Söylem’ isimli eserini takdim etti.

İlgili Yazılar