DÖVİZ FIRSATÇILARINA KARŞI İZMİR TEK YÜREK İZMİR’DEN EKONOMİYE TAM DESTEK
EKONOMİDEKİ ALGI OPERASYONLARINA İZMİR FORMÜLÜ
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Koordinatörlüğü’nde; aralarında üniversiteler, oda, borsa, ajans, birlik ve STK’ların da bulunduğu İzmir’in ekonomik unsurlarını oluşturan kurumlar, hazırladıkları ortak bir bildiri ile döviz kurları üzerinden yapılan algı operasyonlarına tepki gösterirdi. Bildiride Türkiye’nin bir güç ekseni olmasının engellenemeyeceği vurgulanırken; DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, Türkiye’nin faiz çetelerine ve FETÖ elebaşını koruyanlara asla izin vermeyeceğini belirtti.
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olarak gösterilen Türkiye’nin, döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmalarla zor durumda bırakılmak istenmesine ve uluslararası sermaye olarak gözüken bazı çevrelerin de kriz eksenli manipülasyonlarına, İzmir’deki akademi ve iş dünyası ile STK’lardan tepki geldi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Koordinatörlüğü’nde; aralarında İzmir’deki üniversite, oda, borsa, ajans, birlik ve STK’ların da bulunduğu İzmir’in ekonomik unsurlarını oluşturan kurumlar, hazırladıkları ortak bir bildiri ile döviz kurları üzerinden yapılan algı operasyonlarının başarıya ulaşamayacağını açıkladı.
Alsancak’taki Rektörlük Binasında düzenlenen ve ilgili kurum temsilcilerinin katıldığı ‘Türkiye Ekonomisinin Sorunları, Çözümleri ve Hedefleri’ konulu toplantıda; mevcut durum değerlendirilirken; yaşanan sorunlara ilişkin çözüm önerileri de sıralandı.
Hazırlanan bildiride, döviz fiyatlarındaki aşırı yükselişin ABD merkezli siyasi söylemlerle desteklendiğine dikkat çekilirken; bu girişimin, Türkiye’ye yönelik meşru olmayan siyasi söylem ve piyasalarda panik havası yaratma çabasının yansıması olduğu kaydedildi.
Toplantıda bir konuşma yapan ve ekonomide gelinen noktayı değerlendiren DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Dövizde yaşanan dalgalanmalar, ABD merkezli spekülatif hareketler, Türkiye ekonomisini krize sokma gayretleri ve durumdan kendine pay çıkarmak isteyen içerideki karanlık güçler; bu olumsuz sürecin halkalarını oluşturuyor. Buradaki temel amaç, refah ekseninde büyüyen Türkiye ekonomisini engellemeye; halkımızı ve onun seçilmiş meşru hükümetini dar boğaza sokmaya dayanıyor” diye konuştu.
GÖRMEZDEN GELEMEYİZ
Türkiye’nin mağdurların ve mazlumların hamisi olan; barışın ve huzurun tesisi için çalışan bir ülke olduğunu kaydeden Rektör Hotar, “Bu noktada hayatı ve mutluluğu her daim paylaşan aziz milletimiz, hiçte hak etmediği davranışlarla, oyunlarla muhatap olmak zorunda kalıyor. Halkımızın birlik ve beraberliğini; devletimizin bütünlüğünü doğrudan hedef alan bu durum, bizleri de son derece rahatsız etmektedir. Dolayısıyla halkımıza, çaresizlik ve yitirilmişlik duygusu üzerinden yapılan algı operasyonlarını; ekonomik yaptırımlar adı altında özgürlüklerine müdahale edilmesini, görmezden gelmemiz mümkün değildir” dedi.
SATIR ARALARINI DOĞRU OKUMALIYIZ
Yaşanmakta olan son gelişmeleri ve yatırım yapılabilir stabil bir ortamda döviz kurlarına bağlı yaşanan hızlı değişimleri dikkatli değerlendirmek gerektiğini aktaran Rektör Hotar, “Satır aralarını, doğru şekilde okumamızı gerekmektedir. Türkiye ekonomisi, 20 yıl önceki zayıflıklarını ya da zaaflarını ortadan kaldırmış durumdadır. Küreselleşen piyasalara başarıyla entegre olan ekonomimiz, daha güçlü, daha esnek ve derinliği olan bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla dövizde yaşanan dalgalanmaları öncelikle siyasi ve spekülatif girişimlerle değerlendirmek gerekmektedir. Bunu ekonomik bir savaş olarak söylemek de mümkündür” ifadesinde bulundu.
ÜLKEMİZİN TARAFINDAYIZ
Türkiye’nin çekilmeye çalışıldığı olumsuz ortamı dikkat çeken Rektör Hotar, sözlerini şöyle sürdüdü: “Geldiğimiz nokta, sadece adli kararları bahane ederek ekonomik yaptırım tehditlerinden oluşmamaktadır. Bu sürecin arka planında, ABD Başkanı Donald Trump’ın ve yönetiminin algı yönetimi yaparak halkımızı sindirmek ve muhtaç duruma getirmek gayretleri bulunmaktadır. Bu süreci yönetenlerin şunu bilmesi gerekir ki; devletimiz, faiz çetesi olarak tanımlanabilecek küresel yapılara da FETÖ elebaşını koruyup kollayanlara da asla izin vermeyecektir. Milli ve yerli üretim hamlesini başlatan bir ülkede bu saldırıların çaresizce kabul edilmesi mümkün değildir. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Gerekli tedbirlerin bu noktada alındığından ve alınacağından da eminiz. Bizler de bu noktada tarafız. Tarafımız da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarından yanadır. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz.”
BİRLİK MESAJI VERDİLER
Hazırlanan bildiri, kurum temsilcileri olarak şu isimler tarafından imzalandı: Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Mustafa Güden, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, İzmir Bakırçay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Berktaş, İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper, Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.Cemali Dinçer, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yön. Kur. Başkanı Ender Yorgancılar, Ege İhracatçı Birlikleri Yön. Kur. Başkanı Jak Eskinazi, İzmir Esnaf ve San. Od. Birliği Yön. Kur. Başkanı Zekeriya Mutlu, İzmir Ticaret Borsası Yön. Kur. Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Esnaf ve Sanat. Kredi Kef. Kooperatifi Başkanı Salahaddin Hünü, Ege Genç İş Adamları Derneği Başkanı Aydın Buğra İlter, Müstakil San. ve İşadamları Derneği İzmir Şubesi (MÜSİAD) Başkanı Ümit Ülkü, Ege Sanayici İş Adamları Derneği (ESİAD) Başkanı Fadıl Sivri, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) İzmir Şube Başkanı Erkan Çoruk, İzmir Sanayici Ve İşadamları Derneği (İZSİAD) Başkanı Hasan Küçükkurt, Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Başkanı Av.Nilhan Antitoros, Türkiye Genç İşadamları Ege Şubesi (TÜGİAD) Başkanı Can Yavaş, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Başkanı Mehmet Ali Susam, İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Genel Sekreteri Dr. Mehmet Yavuz, Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Ulusl. Giriş. Böl. Öğr. Üyesi Prof. Dr. Cem Kılıç, Gazi Üniv. İİBF, Çalışma Ekonomisi ve End. İliş. Böl. Öğr.Üyesi: Prof. Dr. Erdinç Yazıcı.
SONUÇ BİLDİRİSİ
Ülkemiz son derece hareketli ve yoğun bir dönemden geçmektedir. Dövizde yaşanan dalgalanmalar, ABD merkezli spekülatif hareketler, Türkiye ekonomisini krize sokma gayretleri ve durumdan kendine pay çıkarmak isteyen içerideki karanlık güçler; bu olumsuz sürecin halkalarını oluşturuyor. Buradaki temel amaç, refah ekseninde büyüyen Türkiye ekonomisini engellemeye; halkımızı ve onun seçilmiş meşru hükümetini dar boğaza sokmaya dayanıyor.
Halkımızın birlik ve beraberliğini; devletimizin bütünlüğünü doğrudan hedef alan bu durum, bizleri de son derece rahatsız etmektedir. Dolayısıyla halkımıza, çaresizlik ve yitirilmişlik duygusu üzerinden yapılan algı operasyonlarını; ekonomik yaptırımlar adı altında özgürlüklerine müdahale edilmesini, görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bizler durum değerlendirmesi yaparak, ortak bir açıklama yapmak için bir araya geldik.
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alan Türkiye, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla sıralamasına göre en büyük ekonomilerinden birisi olarak gösterilmektedir. Ülkemizin geçtiğimiz yıl yakaladığı yüzde 7,4’lük büyüme hızı, Avrupa Birliği ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinin ortalamasının üzerinde bulunurken; bunda sanayi üretimine yönelik desteklerin; ithalatta bağımlılığı azaltacak önlemlerin ve katma değeri yüksek ürünlere yönelik desteklerin katkısı tartışılmazdır.
Geçtiğimiz yılı yaklaşık 157 milyar dolar ihracatla kapatan Türkiye’nin yeni pazarlara yönelmesi; ekonomik kalkınma hamlesinin de temel yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolar bandının üzerine çıkması; kamu kaynaklarının etkin kullanılarak birçok projenin hayata geçirilmesi; istihdam odaklı teşviklerin sağlanması; kalkınma stratejilerinin yenilenebilir enerji, Ar-Ge, inovasyon gibi verimliliği ön plana alacak alanlara odaklanması, Türkiye ekonomisinin son yıllarda en önemli kazanımlardan bir kısmını teşkil etmektedir.
Özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte bürokratik engellerin ortadan kaldırılması; KOSGEB ve İŞKUR gibi istihdam ve yerli üretim anlayışını geliştirecek yapıların etkinliğinin artması da ülkemizde yatırım yapılabilir bir ortamın hazırlanmasına öncülük etmektedir. Yaşanmakta olan son gelişmeler, yatırım yapılabilir stabil bir ortamda döviz kurlarına bağlı yaşanan hızlı değişimleri, diğer bir değişle satır aralarını, doğru şekilde okumamızı gerekmektedir.
Türkiye ekonomisi 20 yıl önceki zayıflıklarını ya da zaaflarını ortadan kaldırmış durumdadır. Küreselleşen piyasalara başarıyla entegre olan ekonomimiz, daha güçlü, daha esnek ve derinliği olan bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla dövizde yaşanan dalgalanmaları öncelikle siyasi ve spekülatif girişimlerle değerlendirmek gerekmektedir. Bunu ekonomik bir savaş olarak söylemek de mümkündür.
Seçilmiş ilk Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın basına da yansıyan açıklamalarında, “Ekonomide, fakir fukaranın rızkının finans lobilerine peşkeş çekilmesine göz yummadık. Döviz kurundaki gelişmelerin, ekonomik hiçbir temeli olmadığı, tamamen ülkemize bir saldırı mahiyeti taşıdığı herkesin ortak tespitidir. ” ifadeleri de bunu doğrulamaktadır.
Türkiye sahip olduğu güçlü bankacılık sistemi, iyi işleyen sosyal güvenlik yapısı, çözüm odaklı dinamik sanayi gücü ile kısa sürede yaşanılanların üstesinden gelecektir. Türkiye üzerinden, ABD tarafından tırmandırılan olumsuz algı, sadece ülkemizi değil, Çin, Rusya, İran, Avrupa ve Kanada’ya kadar pek çok ülkeyi, ekonomik bakımdan hedef almaktadır.
Döviz fiyatlamasındaki artışlar, ABD merkezli siyasi söylemlerle desteklenerek ülkemizin ekonomik gücüyle uyumlu olmayan fiyatlamalara neden olmaktadır. Ülkemize yönelik meşru olmayan siyasi söylemler piyasalarda panik havası yaratma çabasının yansımasıdır.
Türkiye’yi zora sokma çabalarının, ülkemiz tarafından fırsata dönüştürüleceği de açıktır. Toplumun her kesiminde birlik, beraberlik isteği ve iradesi bulunmaktadır. Bu durum toplumsal ve ekonomik güven ortamını devam ettirecektir.
İlgili kurumlarımız, kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirmeye devam etmektedir. Bu konuda dayanışma ve ortak mücadelenin sağlanması için başta toplumun tüm paydaşlarının dayanışma içinde olması gerektiği açıktır.
Yüz Günlük Eylem Planı’nın başarıyla gerçekleşeceğine dair inancımız tamdır. Orta ve uzun vadede ise, alınan ve alınacak önlemler, sadece Türkiye’nin makro ekonomik sorunlarını gidermekle kalmayacak, aynı zamanda AB, komşu ve çevre ülkeleriyle işbirliği fırsatlarını da ortaya çıkaracaktır.
Türkiye ekonomisi, cari açık ve enflasyon gibi makro sorunları, orta ve uzun vadede alacağı önlemlerle çözebilecek güçtedir. Son günlerde yaşananlar ülkemiz ekonomisinin gerçek verileriyle uyumlu değildir.
Cumhurbaşkanımızın açıklamasında da belirttiği gibi, “Türkiye, ismini kapatıp ülkemizin ekonomik verilerini yerli yabancı, dost düşman kime gösterirseniz gösterin ortada bir gariplik olduğunun” fark edileceği bir ülkedir.
Toplantı sonucunda geldiğimiz noktada görüşümüz şudur ki söz konusu vatansa gerisi teferruattır anlayışından hareketle aziz milletimizle beraber birlik ve beraberlik ruhunu taşımaya devam edeceğiz.
Çünkü biz tarafız. Tarafımızda şehitlerimizin kanıyla kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatleri doğrultusundadır.
‘HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ’
İzmir’in yerel ekonomik dinamiklerinin temsilcileri olarak üniversitelerimizin de katkısıyla Dokuz Eylül Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen bu toplantının sonucunda tam bir birlik ve beraberlik içindeyiz. Bu konudaki duruşumuzu ve duygularımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.